Aslında her seçim dönemi, iktidarda bulunanlar açısından bir hesap verme…
Bir muhasebe dönemidir de aynı zamanda.
Böyle olunca son 20 yılı objektif bir şekilde değerlendirmekte haliyle bir anlamda zorunlu olmaktadır.
İsterseniz önce tüm halkı bir arada tutan ulusal kimliğimizden başlayalım…
Sizce bizi tüm etnik ve dinsel kimlikten halkı bir arada tutan…
Bir anlamda üst kimlik olarak da adlandırılan bir kimliğimiz var mı?
Zaten öyle olmuş olsaydı Türk kimliği itibarsızlaştırılmaya çalışılıp yerine etnik ve dinsel kimlikler konulmaya çalışılmaz…
Türk adını söylememek için bin dereden su getirerek…
Yerli ve milli gibi içeriği boş kavramlar ortaya atılmazdı.
Ve ayrıca…
Anayasadan kaldırılmaya uğraşılmaz…
Tam tersine değiştirmek isteyenlere karşı tepki konulurdu ama…
Ne yazık ki öyle değil.
Hem zaten bugün fiyat artışlarında bile sendikalar konuşamayıp…
Bu konu bile tarikat ve cemaatlere havale edilmişse ve üstelik…
Sıklıkla bu kesimin temsilcilerini medyada çokça görür olmuşsak bence üzerinde düşünmeye başlamamız gerekiyor…
Doğrusunu isterseniz…
Bu ulus kimlik ve ulus bilinci konusu sadece kendi başına ayrı bir konu değil.
Ülkemizi ilgilendiren hemen her konuyla doğrudan ilgilidir.
İsterseniz ekonomiden başlayalım.
Önce bir tespit yaparak konuya açıklık getirelim, sonra üzerinde zaten konuşacağız…
Eğer bir toplumda ulus bilinci yoksa şunu net olarak söyleyebiliriz…
O topluluğun üzerinde yaşadığı toprak parçası asla vatan değildir…
Ne midir? Ekonomik değeri olan arsa, başka hiçbir şey değil.
Böyle olunca ülkedeki hemen her türden sanayiyi…
Tarımı…
Bankaları…
Toprakları…
Yeraltı ve üstü kaynakları çok kolay elden çıkarabilirsiniz.
Tüm bunlara sahip çıkmak, ulus bilinciyle doğrudan bağlantılıdır.
Çünkü
Siyasal İslam ulus karşıtı olduğu için aynı zamanda da kimlikçidir de…
Hemen her zaman çok kimlikli…
Tüm etnik ve dini kimliklerin sözde kendini ifade ettiği bir düzenden yanadırlar.
Ve aynı zamanda çok hukuklu bir sistem de özlemleri arasındadır…
Bir anlamda toplumun parçalanarak asla emperyalizme karşı bir güç oluşturamayacağı bir düzendir istedikleri aynı zamanda…
Bunun yanı sıra, siyasal İslamcıların asla ekonomik ve siyasi bağımsızlık…
Yer üstü ve altı kaynakların millîleştirilmesi
Denizlerimize…
Adalarımıza…
Sahip çıkmak gibi bir düşünceleri de olamamaktadır.
Ekonomiden anladıkları…
Tamamen ticaret ve pazarlamadır…
Yani ülkenin tüm ekonomisini
Kaynaklarını…
Bankaları…
Yani kısacası…
Hemen her şeyini kendilerine göre en iyi fiyata vermek onlar için yeterlidir.
Gelelim dış politikaya…
Olaylara ulusun tümü açısından onların çıkarları açısından bakılmayıp sadece bir tarikat penceresinden bakılınca tüm dış politikada buna göre belirlenmektedir.
Önce diplomatların seçiminden başlayalım bu bile başına konu hakkında bir fikir verebilir düşüncesindeyim.
Siz hiç diplomasi ile ilgili bir fikre sahip olmayıp sadece tarikat ya da mezhep penceresinden olaylara bakıyorsanız…
İlişkileriniz de…
Seçtiğiniz diplomatlar da aynı olacaktır…
Yani yönetimi Müslüman olsa da mezhebinizle uyuşmayan ülkeler düşman…
Ama diğer dinler baş tacı.
Böyle olunca çok kolay bir şekilde ABD emperyalizminin bölgede büyük İsrail yaratıp onun karşısındaki diğer devletleri küçültme projesinin kolayca aleti durumuna da düşebiliyorsunuz…
Demek istediğim
Hani denilir ki
Eğer bir gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenirse, diğer düğmeleri de yanlış iliklenecektir
İşte o ilk düğme
Laiklik ve ulus bilincidir.
Bilmem anlatabildim mi?
26-05-2023
Nusret KEBAPÇI