Son günlerde ülkede yaşanan en önemli konulardan biri Yargıtay ve Anayasa mahkemesi arasında var olduğu düşünülen gerginlik…
Ama bu, iktidarın her ne kadar tüm üyelerini kendileri atamış olsalar da Anayasa Mahkemesi kararlarını tartışmaya açmalarının…
Ya da tanımamaya çalışılmalarının ilk adımı değil ve görüldüğü kadarıyla son da olmayacak gibi görünüyor.
Aslına bakarsanız bir devletin demokratik hukuk devleti olarak kabul görebilmesinin ilk koşulu tüm yasaların üstünde olan Anayasaya uyulması…
Ve Anayasaya uymayan değişik düzenlemelerin Anayasaya uygun hale getirilmesi ama bu iş bizde öyle işlemiyor…
İşlemediği gibi…
Birileri tüm yargıyı, Anayasa Mahkemesi de dahil olmak üzere eşit olarak görerek kendilerince hakem rolü falan üstlenmeye çalışıyorlar ama inanın hiç bir geçerliliği yok.
Neden mi?
Çünkü Anayasamızın 153 ve 158.maddeleri bu konuda herhangi bir yoruma ihtiyaç bırakmayacak kadar açık.
İsterseniz bu konudaki Anayasa maddelerini buraya not olarak belirtelim ki sonrasında asıl amacın ne olduğunu tüm açıklığıyla anlatabilelim.
Madde 153: “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar. “
Yani bu iş öyle birilerinin ağızlarına sakız ettikleri gibi polemik falan kaldırmaz.
Devam edelim madde 158 : “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesinin kararı esas alınır.”
Demek ki neymiş?
Anayasa mahkemesi kararları diğer mahkeme kararlarıyla tartışılıp tartışma konusu yapılamazmış
Peki, durum böyle olduğu halde neden iktidar bu konuyu sürekli gündeme getirip, Anayasa Mahkemesi kararlarını tartışmalı hale getiriyor…
Aslında amaç biliniyor…
Anayasa Mahkemesi kararlarını anayasaya göre karar veren değil de sürekli haksız karar veren, yönetimin işini zorlaştıran, ayak bağı olan bir konuma düşürerek itibarsızlaştırıp bir anlamda kaldırılmasını yollarını zorlamak…
Daha doğrusu yeni anayasada yer verilmemesinin dayanağını oluşturmak…
Peki neden?
Nedeni şu
Birileri her ne kadar tüm üyelerini kendileri belirledikleri halde olası bir gelecekte böyle bir kurumun cumhurbaşkanını yargılayabilecek olduğunu düşünmeleri anlaşılıyor ki fena rahatsız oluyor.
Ve bu konuyu gündemde tutarak yakaladıklarını düşündükleri fırsatla Yeni Anayasayı gündeme getirmeye çalışıyorlar.
Böyle söyleyince aklınıza…
“Ya biz anayasanın neredeyse ilk dört madde hariç tamamını değiştirdik.”
“Yeni anayasaya niçin ihtiyaç olsun ki” gibisinden bir soru gelebilir ama ondan önemlisi…
Herhangi bir iktidar, yani mecliste çoğunluğu sağlayan parti, çoğunluğuna güvenerek…
Kafasına estiği zaman…
İstediği gibi yeni bir anayasa yapabilir mi?
Bence yanıtlanması gereken en önemli soru bu.
İsterseniz bu soruya yanıt vermeden herhangi bir ülkede yeni anayasa yapılması konusu, hangi koşullarda gündeme gelir veya getirilir isterseniz önce onun üzerinde duralım.
Burada öncelikle belirtmeliyim ki…
Yeni bir anayasa yapmanın tek koşulu, onu kurucu meclisin yapmasıdır…
Ve kurucu meclisin oluşması da ya bir darbe sonucunda…
Ya devrim olduğunda…
Veya bağımsızlık savaşı sırasında veya sonucunda gerçekleşir.
Ama bilinen bir şey var ki…
Kurucu meclisin partisi olmaz ve aynı zamanda halkın içinden çeşitli ölçütlere göre seçilen kişiler tarafından oluşturulur.
Yani Uzun sözün kısası, yeni anayasa yeni devlet kurulması.
Yeni düzen oluşturulması.
Yeni farklı bir rejim anlamına gelir.
Peki, bir ülkede
Mevcut anayasaya göre seçilmiş üstelik uymaya söz vermiş bir iktidar partisi yeni anayasa yapabilir mi?
Doğrusunu isterseniz yapamaz…
Çünkü
Şuan mevcut parlamentodaki iktidarıyla muhalefetiyle tüm milletvekilleri…
Anayasaya uyacakları konusunda yemin etmiş bulunmaktadırlar…
Yeminlerini tutmayıp…
Mevcut anayasayı yok sayarak, yeni anayasa arayışına girmeleri…
Genel anlamıyla…
Bir futbol maçında takımlardan birinin maçın tam ortasında biz şu ana kadar uygulanan futbol kurallarını tanımıyoruz…
Maçı bundan sonra kendi belirlediğimiz kurallara göre yapacağız demesinden ne farkı var?
Aslına bakarsanız akılcı bir iş de değildir ama yine de iktidar partisinin kendisini kurucu meclis yerine koyarak yeni bir anayasa yapmaya girişmesinin…
Bu konuyu sürekli gündeme getirmesinin…
Sadece bir anlamı olabilir…
O da
Nasıl ki büyük İsrail’i yaratmak için onun karşısındaki ülkeler ulus devlet olmaktan çıkarılıp etnik ve dini kimlikçiklerin birbirleriyle çatıştığı bir hale getiriliyorlarsa…
Toplum olarak aymazlığımız devam ettiği sürece çok uzak olmayan bir gelecekte bizde de aynısı olacaktır.
Sakın bunun olabilmesi için Irak’ta, Libya’da, Suriye’de olduğu gibi bir dış müdahale beklentisine falan da girmeyin…
Nasıl olacak biliyor musunuz?
İşte bu yeni anayasayla…
Ülkeye çok fazla sayıda yabancının sokulması ile demografik yapının bozulması…
Ulus kimlik yani Türk Milleti yok edilirken, meydanın etnik kimliklere, tarikat ve cemaatlere bırakılması hep bunu sağlamak içindir.
Zaten uzun süredir amaçlanan…
Çok kimlikli…
Çok kültürlü…
Hatta çok hukuklu Osmanlı türünden bir devlet değil miydi?
Herkesin Türk Milletinin bir yurttaşı değil de, etnik ve dini kimliğiyle birlikte Türkiyeli olması ancak yeni yapılacak bir anayasayla yapılabilirdi…
Şimdi o yapılmaya çalışılmaktadır…
Benden söylemesi...
19-11-2023
Nusret KEBAPÇI